28 Şubat 2012 Salı

bir sabah...


Bir sabah uyanırsınız , nerden aklınıza geldiğini bilmediğiniz bir şarkıyla.Belki hiç sevmediğiniz bir şarkı.Belki çok sevdiğiniz.Belki de uzun zamandır dinlemediğiniz.Mırıldanıp durursunuz gün boyunca.Bana bu mırıldanmalar sakız çiğnemek gibi gelir çoğu zaman.Rahatlamak gibi.Sanki gün boyunca yaptığımız işlerin stresini böylece daha da hafifletiriz gibi.Size de öyle gelir mi hiç ?
Herkesin farklı bir müzik zevki vardır malum.Herkes aynı müzikleri sevmek zorunda da değildir.Ama yadırgama kısmında bunları göz ardı ediyoruz nedense.Şarkılardan çokta onları söyleyenleri yadırgayıp onlara karşı kendi kendimize duvar örüyoruz.Müzik tarzlarını sevmediğimiz adamlara duvarlar koyuyoruz.Onlar bizim hayatımızın parçaları olmak zorunda kalıyorlar bu yüzden.Bir yerde şarkılarını duyduğumuz da ilk olarak verdiğimiz tepki ;
- Bu adamdan/kadından da nefret ediyorum.
Evladım adamdan kadından bize ne ki.Duyduğun müziğin seni etkilemesi önemli değil mi ? Pardon doğru aynı evde yaşıyorsunuz sana neler neler yaptı da nefret ediyorsun sende haklısın.Ancak böyle bir durum olmalı ki nefret ediyorum diyebilesin bence.Böyle bir tepki karşısında bende soru sorma isteğine giriyorum ve ;
- Neden ki ?
- Neden olsun adamın tipinde meymeret yok.
Evet gerçeklerle yüzleştim.Adamın tipi müsait değil güzel müzikler yapmak için.Ve adamdan nefret ediliyor.Bunun gibi daha bir çok neden var.Saçmalamaktan başka yaptığımız bir şeyin olmadığınıda görmüş oluyoruz.Tabi buna katılmak zorunda değilsiniz.Şahsi fikirlerim benim.Ama bunun doğruluğu siz katılmasanızda bir çok insan için var.
Hayatınızda ki müzikleri neyle yadırgadığınızın farkında değilsiniz.Şu sıralar da bir çoğunuzun dilinde Can Bonomo var.Ne dediğini neler yaptığını anlamayacak kadar da kapatmışsınız kendinizi.
Müzik tarzının farklı olması, giyiniş tazının farklı olması, ses tonunun farklı olması ,mimiklerinin hareketlerinin farklı olması... Sanırım size bu kadar farklılık ağır gelir oldu.Eurovisiona katılmasına bu yüzden o kadar tepki veriyosunuz belki de..
Ama hiç kimse farkında değil adil bir yarışmaya katılmadığının.Sadece ülke çıkarları olan bir yarışma.Kimsenin sesi müziği değerlendirilmeyecek yine rahat olun..

Can’ın şarkısına gelince duyunca eğlenilmeyecek bir şarkı değil.Ve Can’ın sesi + mimikleri + hareketleri ile birleşince gereğinde fazla iyi hale bürünüyor.Dalga geçen insanların da neyin kafasını yaşıyorlar bilmiyorum.
Bir de tabi eurovisiona katıldığını duyunca da aşık olanların sayısı bilmem kaç kat arttı.Komik ve ironik diyorum sadece.Popüler kültür olma çabası buda... 


Bir sabah uyanırsınız aklınızda bir müzik sizi düşüncelerden düşüncelere atar işte...


27 Şubat 2012 Pazartesi

Deniz'e bir kaç satır...


Doğum günün bugün.Yıllar önce hırçın bir Ankara gününde doğmuştun.Ülkenin hırçın 'Deniz'i olacağın belliydi o zamanlardan belki de.Bu hırçınlığın fikirlerin yüzünden di ama bunu fark etmeyecek kadar saçma bir ülke de dünyaya gelmiştin.Doğrularını kabul etmeyen bir ülke de...
Ailenin her ailede olduğu gibi senin için planları vardı.İstekleri vardı.Sen onlar için umuttun.Sen onların gözbebeğiydin.Sen onların hayattki en büyük hediyeleriydin.Onlara ilk gülümsediğin zaman onlarında seninle yeniden doğduğu gündü belki de.Onlar senin ilk gülüşünle hayat bulmuştu ve bilmezlerdi ki bir gün...Bir gün o son gülüşünle binlerce milyonlarca insana umut olacağını.Senin fikirlerinle varolacaklarını...


Bugün senin doğum günün.Fikirlerinin duruşunun bu kadar zor olduğu bir ülke de hala yaşıyor olabilseydin beraber olurduk belki de..Evine küçük bir pastayla gelirdim.Sadece bir mum olurdu pastanın üzerinde.Sen o mumu üflerken ne düşündüğünü merak ederdim bende.Ama sen sadece yüzünde o mükemmel tebessümünü bulundururdun.İnsanın içine işleyen o gülüşünü...


İyi ki o gülüşü saklamamışsın kimseden...

26 Şubat 2012 Pazar

bir kahramanı kaybetmek...

Süper kahramanlar...Hayatımız da her zaman bir yerleri vardır.Hepimizin bir süper kahramanı da vardır.Küçüklükten edindiğimiz bu süper kahramanlar o zamandan itibaren  bize bir çok şey öğretir.İdolümüz olur kısaca.
Güçlü olmayı öğretirler.Dürüst olmayı öğretirler.Ahlak kurallarını onlarla birleştiririz biraz.Ve daha iyi anlarız.Hayal dünyamızı geliştirirler.Her engeli aşabileceğimizi gösterirler bize.Kimi detaycı olmayı öğretir.Kimi de araştırmacı olmayı öğretir.Küçüklükten bize aşılarlar bir çok şeyi.


Aşık olmayı öğretirler belki de en başta.Her süper kahramanın sevdiği biri vardır çünkü.Ve bu sevgi süper kahramanlıktan farklı bir şekilde güçlüdür.Belki de en süper güçleri budur.


Peki yıllar geçtikçe bu süper kahramanlarımıza ne olur ? Ölümsüz olmadıkları halde ölümden her defasında kurtulurlar.Ve biz onları hiç ölmez ki süper kahramanlar diye düşünür dururuz.Peki büyüdük biz ve onlar hala aynı mı kaldı ? Ölmediler mi yada hastalanmadılar mı hiç ? Evlenmediler mi yada çocukları olmadı mı ? Onlara ne oldu ? İşte en acı nokta da bu sanırım onlar için.Onları küçükken idol almışken şu an onların ne yaptıklarını bilmemek.Onları unutmak.İlgilenmemek kısacası.Her nesilin bu yüzden farklı süper kahramanları var sanırım.


Biz büyüdükçe neden onları unutur olduk ki ? Belki de sorunun cevabı bellidir.Kendimize yeni kahramanlar bulduğumuz için.Bir zamanlar büyüdüğümüz kahramanları unutturacak kadar sevebileceğimiz kahramanlar bulduğumuz için.O kadar güçlü iken onlara olan sevgimiz yerini nasıl da başkasına verebiliyoruz hayret doğrusu.Kalbimiz ne kadar geniş sevgilere sahip oysa ki.Unutulmaması gereken kahramanları yok saymasına gerek kalmayacak kadar geniş...


Hepimizin yıllardır içinde büyüttüğü kahramanları da vardır tabi.Benim kahramanım süper kahramanım babamdı.Dı kısmına takılmayın ona bir şey olmadı hala hayatta ama kahraman olmayı bıraktı.Kendi seçimi değildi belki de bırakmak ama artık o benim süper kahramanım değil.


Onunla aramızda ki ilişki belki diğer çocuklara göre bir tık üsteydi.İyi anlamda da kötü anlamda da.Hayatımda ki eksik olan parçaları tamamlamak için uğraştı çoğu zaman.İki insanın birbirini tamamlamasıydı belki de bizimki.Onun eksik yanı benim eksik yanım bir bütün oluşturmuştu.İnsanın bu duygulara sahip olması için aşık olmasına gerek kalmıyor bazen.Babamın küçük aşkıydım ben.Oda benim süper kahramanım.Ben büyüdükçe onu anladıkça daha da sevdim onu.Kızdığım zamanlar da oldu tabi ki.Hatta nefret ettiğimi sandığım zamanlar.Ama ben büyüdükçe anladım onu.Sevdim onu.Çoğu zaman sakinleştirdim onu.Biz beraber büyüdük.Ama verdiği yanlış kararlara dur demenin bir faydası olmadı.Kararları ve seçimleri kahramanı götürdü benden...Bir kahramanı kaybetmek bu kadar basit ve kolay olur mu diye düşünürseniz sanırım değil.Ama zaman ve getirdikleri onu kahraman yapmıyor artık gözümde...Onu sevmiyor değilim ama kahramanım değil artık..


Şimdi yeni bir kahraman bulmak ne yazık ki kolay değil.Çünkü ne hissettiğimi ne düşündüğümü önemseyen bir kahraman yok.Her şeyi  basit hale getirmekten başka yapılan bir şey yok.Bir kahramanım olsun diye arayışım da yok zaten.Sadece bir kahramanı kaybetmenin acısı ve burukluğu var içimde o kadar...


Siz hiç bir kahramanınızı kaybettiniz mi ?














23 Şubat 2012 Perşembe

bulmaca :)



Hayatın bir bulmaca olduğunu söylerler çoğu zaman bize.Ve bize ne kadar marjinal gelir bu cümle.Bulmaca.. Çözülmesi gereken bir bulmaca.Doğumdan ölüme kadar süre gelen bir bulmaca...
Bulmaca çözmek ne kadar kolaydır aslında.Herşeyin bir cevabı vardır.Hepsinin bir yeri vardır.Hepsinin bir sayısı vardır.Hepsini yerine doğru ve düzgün yerleştirdiğin de bulmaca çözülmüş olur.Anlatınca sanki çok kolaymış gibi geliyor insana.Ama hayatımızda bunu yapmanın zorluğunu unutuyoruz sanırım.
Hayatımızın benzetilmiş olduğu bulmaca anlatılınca kolay gelebilir mi acaba bize ? Çözmemiz gereken onca sorun var ki hayatta kaçınılmaz sonlar aslında bunlar.Sorunsuz bir hayat beklemek tabi ke mümkün olamaz.Ama sorunların çözüleceği bir hayat beklemek neden mümkün olmasın ki.Neden sorunlara umutsuzca yaklaşırız ki hemen.Çözümü mutlaka vardır.Ama bunu da yine nedeni bilinmez bir şekilde yok sayarız.Hayatta acı çekmeyi sorunlar içinde yaşamayı kendimize amaç edinmişiz gibi...

Hayatımız bir bulmaca.Gazetelerde ki bulmacalardan da farkı kalmamaya başlamış bir bulmaca sanki.Bize sorulan kelimeyi artık bulmak kolay.İnternet denilen şey hayatımıza girdiğinden bu yana zor soru kelime de kalmadı zaten.Herşey daha basit hale büründü.Kendi hayatımız da da bu hale geldi.İnternetten aşkı yaşayanlar var mesela.Bağımlı olanlar var internete.Onsuz bilgi kaynağı yokmuş gibi davrananlar var.Kitap gazete okumayı unutupta marjinal olmak için buralardan okunan yazılar var...Hayatımızı gazetelerde ki bulmacalardan daha basit hale getirir olmuşuz aslında..

Bulmacayla hayatı bütünleştirmek denilince farklı hislere kapılırım ben.Sözcük bulmaca denilince söylediğim kelimelerin anlamlı olması gerektiğini fark ederim.Böylece insanların beni tanımasına olanak sağlarım.Onların hayatlarına bir parça dokunmuş olabilirim bu sayede..Çifte bulmaca da hayatın döngüsünü fark ederim.O döngü deki yaşanmışlıkların hislerine bürünürüm biraz.Sözcük avında herşeye rağmen dikkatli olmayı öğrenirim.Kalan harfleri birleştirdiğim de oluşan deyim kendi kelimelerimin dışında kalan bir çok deyimi gösterir bana.Mozaikse parça bütünü koyar ortaya.Hayatımda ki parça bütünler gibi..

Sayı bulmaca...Sayı bulmaca da sayıların uyumu içinde ki yaşantımızı düşünürüm.Bazen anlamsız gelen sayıların hayat noktamız olduğunu fark ederim.Odak noktamızdır kelimelerden sonra sayılar.Düşünsenize her alanda var olan sayılar en önemliyken önemsizde olabiliyorlar.Bizim bazı insanları en  önemliyken önemsiz yapabileceğimiz gibi.Hayatta kelimelerden çok sayılara takılırız mesela.Farkına varmadan herşeyin sayısını çıkarırız kafamızda.Bu gün aynı şeyi şu kadar yaptım diye düşünmek gibi en basit haliyle.
Ve iki resim arasında ki 7 fark.Çocuk oyunu gibi gelir insanlara.Ama iki kişi arasında ki 7 fark gibi gelir bana.Sanki aşk için 7 fark gerekliymiş gibi.Böylece bütün haline gelir insanlar... :) 

Bulmaca çözmek zordur.Çok karışıktır aslında yerine yerleştirmek.Yapabileceğimiz bir hata  yanlışlarıda karmaşıklığıda yanında getirir.Ve tekrar nerede yanlış yaptığımızı bulup bunu düzeltmeye çalışırız.Pişmanlıklar keşkeler haline bürünür belki de...

Ama ama hayatımızı ne olursa olsun sınırlandırmamalıyız.O küçük bulmaca karelerinin dışını da bilmeliyiz her zaman.Kapatmak yerine açmalıyız kendimizi.De kime söylüyorum bunu ben dimi :) İnsanların başka pencereden bakmaları imkansız olmuş.Sabit fikirli toplum halinden çıkamaz olmuşuz.

Olmuşlar demek istiyorum.Bunların içinden çoktan sıyrıldığımı düşünüyorum artık.Evren denilen o güzel olgu sayesinde.He bir de 'tatalım ve ceren' sayesinde .:):)






18 Şubat 2012 Cumartesi

yine bir teşekkür

İnsanlar o kadar kesin kurallar koymuşlar ki ; hayatlarında ki duvarları dağlar haline getirmişler aslında.Farkına varmayı bile kesmişler.Bunlar arasında aşk kavramı da var tabi ki.Aşık olmayı çerçeve haline alır olmuşlar.Dışına çıkmaları imkansızmış gibi de davranır olmuşlar...
Ve en önemlisi kendilerini toplumun kurallarına uydurmaya çalışmışlar.Aşık olunacak kişi kavramları belli artık onlar için.Yakışıklı/güzel olması lazım.(Kendisi dünyanın en yakışıklısı/güzeli ya ondan herhalde :D)Romantik olması lazım.Yoksa maazallah ölüme kadar yolu var.(İntiharla biten ayrılıklar bile söz konusu :D) Romantik olma kavramı da belli.Özel günlerde hediyeler alınsın.Bir yerlere götürülsün.Yeni moda sosyal paylaşım sitelerinde 'sevgilim var benim anlayın bakın ne kadar romantik neler yapıyor benim için  sizin böyle sevgiliniz var mııııı ?' mantığı tabi.Romantikliğin ölümü aslında da kafa almıyor işte ne yaparsınız :) 

Her şeyi kurala bağlayan toplum içinde benim gibi hissedenler de vardır diye düşünüyorum.Evet aşk konusunda benim de özel isteklerim var sanırım ama kural haline getirmediğim isteklerim.Ben mimikleri seviyorum.Kalp atışımı hızlandırmaya yetecek mimikleri.Heyecanlanmayı hatırlatan mimikleri.Bana bakışı gülüşü ses tonu...Ve benim gibi hissetmesi.Bunun dışında önemli olan ne var ki ?

Aslında bu yazıyı son zamanlarda bana bu hissi tekrardan yaşatan birisi için yazıyorum.Ki onun bu yazıyı okuyup okumayacağı umrumda değil.Sadece ona bana yaşattığı hisler için teşekkür etmek istiyorum.Bana bunlarını yaşattığını bilmediği halde hemde :) 
Onunla tanışalı uzun zaman olmadı aslında.Tanışalı demiyelim de ben onu göreli diyelim...Kızlarla planladığımız o mükemmel gecede göreli.İlk gördüğüm zaman birine benzerliğinden dolayı dikkatimi çekmişti.Sonra..Sonra benzerlikten dolayı değildi onu izlemem.Mimikleri..Ses tonu , bakışı , hareketleri.. Hepsi benim kalp atışımı hızlandırmak için yetmişti bile.Sadece ismini tesadüf olarak duymuştum ve öylece aklımda kalmıştı.Bitmişti o gece ve ne zaman tekrar görürdüm onu bilmiyorum.Ama yine evrenin sayesinde ben onun hakkında çok şeyi öğrendim.Biraz da sosyal paylaşım sitesinin sayesinde tabi :):)
Daha sonra da kendisiyle tanışmış oldum.Ki bu hakikaten büyük tesadüfler ve evrenin sayesinde oldu.Ama tanışmamızın nedeni farklıydı tabi.Neyse oda kalsın artık :) Sohbet alanımız olmadı hiç.Bunun hüznü yok içimde.Ben onu fırsatım oldukça izleme şansını yakalayabiliyorum zaten.O an sanki birbirimize tutkulu aşıkmışız gibi hissediyorum kendimi.Evrenin farklı bir boyutuna adım atar gibi.Kalbimi avucumda tutuyorum.O bana baksa yanıma gelse avucumda ki kalbimi hemen verebilecekmişim gibi..Çünkü mimikleri ses tonu beni heyecandan başka bir hisse sürüklemiyor...
Ona aşık mıyım ? Hayır.Ona aşık değilim.Ben onu böyle de yaşamış oldum.İstediğim belki de fazlası değil.Bana yaşadığımı hatırlatan hisleri tekrardan verdi.Bu yüzden teşekkür ediyorum.Hayatımın en güzel yerinde duruyor işte.Fazlasını istemeye gerek yok..Hayatında biri olsa da üzülmem.Dedim ya aşık değilim.Ama onu görünce gülümsememek bu hisleri yaşamamak zor galiba.. Onun bana alttan alttan bakması sonrası da halim perişan tabi ki :) Ama bu özel bir neden değil.Herkesle bir iletişi var.Tabi 'ayy bana baktı kesin oda bana karşı bir şeyler hissediyor' mantığına bürünmüyorum o tarz kızlar gibi.. :)
O bilmese de bunlar çok güzel şeyler benim için teşekkür ederim...

Bence aşk bu işte.Fazlası değil.Bir gülüşle heyecanlanmak ses tonunda uçmak bakışlarda kendine gelmek...
Romantik olmaya gelince de lütfen bana çiçeklerden kedilerden böceklerden bahsetmeyin..Basitleştirmeden yapılan özel duygulara hislere romantik diyebilirim ancak..


Bide ikimizinde müzik zevki aynı :)


Bu arada kendinize kesin kurallar koymak yerine sadece hissetmeyi deneseniz olmaz mı ?..

14 Şubat 2012 Salı

15 Şubat :)

Malum bugün 15 şubat.Yani bitti o insanların abarttığı gün.Her türlü abartıydı bana göre.Kimi sevgilisi yok diye abarttı , kimi sevgilisi uzakta diye , kimi sevgilisinden yeni ayrıldı diye , kimi de sevdiği kişiden karşılık bulamadı diye... O kadar çok ki aslında bu kimiler ama en genel haliyle bu sanırım.Bir de tabi ki hediyeciler vardı.
Toplumda ki mallaşma diyorum ben.Sadece abartıdan uzak bir toplum olma aşamasına geçemediğimiz için kızıyorum sanırım yapılanlara.
Tabi kide insanın hayatında özel birinin olması güzel bir şey.Onu hissetmek mimiklerinde heyecanlanmak sesinde kendini bulmak... Bunlar gerçekten özel hisler.Ama bunu bir günde özelleştirmek çok saçma.Bir günden ibaret mi sevgiliniz.Sevdiğinizin olduğunu anlamanız.Hediye almanız veya sürpriz yapmanız.Bunu düşünmeden çevrenizde ki her olaya balıklama atlamanız.Sevgiliyle özel bir gün mü istiyosunuz ilk birbiriniz için heyecanlandığınız gün olsa bu mesela ? Ama bunu düşünmek yerine kendinizi toplum hareketlerinin kısıtlamasından alıkoyamıyorsunuz.Toplumda ki mallaşma işte burada devreye giriyor :)


Sevgilisi uzakta olanlar bu günden mahrum kaldı dimi ahh ahh vah vah ne olacak şimdi.Bu ilişki mesafeler yüzünden bitmez ama bu gün birlikte olunamadı diye biterse de şaşırmamak lazım dimi.Tabi uzakta nasıl buluşacaklar hediye de gelmedi.İnsanlar yalnız sandı.Bu bir felaket olsa gerek.Şimdi işiniz yoksa bu saçma nedenden dolayı sevgilinizin gönlünü alın.Tabi alabilirseniz.Ben buna da kısaca toplumda ki mallaşma diyorum :)
Kimi de aylardır yıllardır sevdiği çocuktan karşılık bulamadı diye ya da o kişinin hayatında birisi var diye yakındı durdu.Da neden yani bir insana bu kadar körü körüne bağlanmak.Hadi onu geçtim.Bu günde sanki onu kaybetmiş gibi feryat figan yakmak.Oldu olacak helvasını da yapalım.Malum her gün sanki o hayatı yaşamıyorlarmış gibi davranıyorlar ya :) Bu birazda özenti oldu aslında.Bu kadar gerçekleri görmeyecek halde değillerdi.Toplumda ki  mallaşmanın sonucu bu da :)
Sanırım en zavallıları sevgilisi olmayanlardı.Çoğu içten içe kendini yedi bitirdi.Marjinal olabilmek içinde sosyal paylaşım sitelerinde bu günün abartısından bahsettiler.Evet bana göre de abartı ama bunu isyankar hale getirmenin mantığı yok ki.Toplum ne yaparsa uygun adım marş kısmından çıkamadık.Bu arada en zavallıları arasında 14 Şubat öncesi hemen ilişki durumunu güncelleyenler de var bence.Son dakika golü onlar.Şut ve gooooooolllllllllll :D Millet yalnız sanmasın aman forsumuz bozulur :D Mallar işte :D
Sevgilisi olan ve senin olmadığını bilen insanların bir çoğu da sana laf çarpmaya çalışır ya o kısımda bitiyorum sanırım.Aaa yalnız mısın sen hala ? yada Sevgililer gününde ne yapıcaksın ?( ki ben burada sanane cevabını hep söylemek isterim ama işte :) gibi sorular gelir ilk önce.Sonra seni sokmak istedikleri psikoloji de bunalım isyan olur.Olanlar var yani :)
Ayy ne yapıcaz sevgililer günü tüh tüh bu sene de yanlız girdik oturup ağlayalım mı ne dersiniz yalnızlar ? Ya da hadi dışarı çıkıp kaynaşalım sevgili olalım hem de 15 Şubat ta :D Yeni bir gün daha olur millete işte.Toplumdaki yeni mallaşmaya vesile oluruz.Güzel de olur yani ;)


Hediye kısmına gelemiyorum bile.Gelmemek en iyisi sanırım.Beraber olalım yeter diyen bir insandan hediye beklemeye devam etme mantığını henüz çözemedim de ben.Tabi bunların bir de hediyeyi beğenmeyenler kısmı var.Neyse hiç girmeyeyim onlara.Kapitalizmi de işin içine atan marjinal olmak isteyen insanlardan szö etmiyorum bile.Ettim mi ki ? :)




Evet bugün toplumsal mallaşmayı 14 şubatla işledik çocu.. Pardon şaşırdım :)
Bir kaç öneri hava alın.Oksijen iyi gelir.


Birde sosyal paylaşım sitelerinde isyankar gençlik diye bir gizli toplum örgütü var artık.Dikkatli olmalıyız hayatımıza sızmaya çalışıyorlar.