23 Eylül 2011 Cuma

kompozisyon

Orta okul yıllarımda ödev olarak bize kompozisyon konusu verirlerdi.Eve gider gitmez konuyu düşünüp ertesi güne yetiştirmek üzere kompozisyon yazmaya çalışırdım.Şimdilerde ödevler proje şeklinde ve internet nitelikli.Her neyse.Yazdığımız kompozisyonları öğretmenimiz toplar beğendiklerini de okuturdu.Şu an belki o kadar heyecan verici durmuyor ama o zamanlar gereğinden fazlasıyla heyecan vericiydi.Ve çok önemliydi.Hangimizinki beğenilecek diye merak ederdik.Tabi beğenilenler arasındaysak havalanmamak elde olmuyordu :)
O zamanlar hayat gayemiz çok farklı , hayatımız sakin , sorunlarımız küçük , dünya sınırımız kısıtlı...Kendi dünyanıza göre yazıyorsunuz kompozisyonları.
Dün gece şans eseri kompozisyon defterimi buldum.Bi kaç tane var içinde.Kendi yazdıklarıma güldüm ve acıdım kendime.Neleri bilmiyomuşum ki dünyaya farklı bakabiliyomuşum...O zamanlara geri dönmek isterdim aslında...Birini yazmak istiyorum buraya.Aynı kelimeleri kullanıyorum.Yanlış yazılmış aynı kelimeleri :) Ama giriş gelişme sonuç kısmını ayarlamışım yaniiii :D:D


Adı : HAYALİMDEKİ İSTANBUL


İstanbul tarihi eserleri , kültürü , doğal güzellikleri bakımından önemli bir yere sahiptir.
İstanbul tarihi eserlerimizi bu güne kadar korumuş , çevremize zarar vermeden doğamızı da korumuştur.Aslında çevreye zarar verenlerin , hayvanların yok edenlere suç veya ceza tutanağı düzenlemek gerekir.Trafikte düzeni bozanlara ceza tutanağı düzenlemek gerekir.Ve zaten trafik düzeni ile ilgili çok sayıda önlemler alınmıştır.Ama yine de dikkat edilmelidir.Denizlere sayısızca çöp atılmaktadır.Aslında çevreyi kirletmekle ellerine ne geçeceklerini anlamıyorum.Belediyeler genelde her yere çöp kutuları koymuşlardır.Bunlara atsalar hem çevremiz kirlenmez , doğamızı korumuş oluruz.Zaten her hafta çöp kamyonu gelip bunları boşaltmaktadırlar.Yani bir küçük çocuk bile çevreye çöp atsa bir başka biri daha atsa  bu çöpler bir çöplüğü oluşturur.Oysa bir başka insan oraya çöp atmak yerine o çöpü oradan alıp çöp kutularına atabiliriz.Bi kaç yıl sonra eminim çöplük yuvaları olan doğal çevremiz belki de daha iyi olucaktır.
Çevremize zarar verenlerin , kurallara uymayanların bu sorunları dahada arttırdıklarına inanıyorum.Belkide cahilliktendir.Ama ben hayalimin gerçekleşmesini istiyorum.


                                                                                                     642  7/B Gizem YALÇIN






:):):)  

22 Eylül 2011 Perşembe

sakinim...

Sakinim.Sakinim.Sakinim.Hayır anlamıyorum ki bi türlü.Tamam diziyi sevebilirsiniz.Başrol oyuncusunu sevebilirsiniz.Hatta aşık olabilirsiniz tabi platonik olarak.Bunlara da artık bir şey demiyorum ama yeter artık.Facebook , Tumblr veya başka sosyal ağlarda görmek istemiyorum.Yakınım olan insanlarda bunu yapınca daha fazla çaba göstermem gerekiyo sakin olmam için.Tamam sakinim.Sakinim.Sakinim.
Bende hayranlık duyuyorum bazı kişilere tabikide.Ama onlar üstün yaratıklar bunu KıvançTatlıtuğ'la karşılaştırınca anlamamk zor olmasa gerek :):) Mesela son zamanlarda hormonlarımın katkısıyla Volkan diyorum sadece :) Hmm şimdi acaba hangi diziden hangi Volkan diye düşünüyo olabilir misiniz ? Şimdi dizide çok bulmanız zor olsa gerek...Ben en iyisi basın açıklamamı yapıp sizi o güzel dizileri düşünmekle yormiyim :)
Öhöm öhöm... Evet son zamanlarda dediğim gibi hormonlarımın katkısıyla Volkan diyorum ve sürekli onu izliyorum.Mimiklere önem veren bir insan olarak Volkan'a hayran olmamak imkansız tabikide.Aynı zamanda zeki,çevik,yakışıklı ve ahlaklıda.Her neyse asıl mevzu şu ki bir dizi oyuncusu değil.Tabi kendi projelerini saymazsak :) BATESMOTELPRO ve Volkan...Kimden bahsettiğimi anlamayacak insanlarda var ya neyse...
Birden Volkan diyince farkettim de sakinimmmm....

18 Eylül 2011 Pazar

çocukken yolculuk...

Çocukken babaannemle her yaz bir yerlere yolculuk yapardık.Ve ben bu yolculuklara bayılırdım.
Yolculuklarımda tünele girdiğimizde : ' babaanne gece oldu hadi uyuyorum ben ' der gözlerimi kapatırdım.Tünelden çıkınca ' sabah oldu ' der ve babaannemi öperdim eğlenirdim...
Her koltukta şimdiki gibi televizyon yoktu o zamanlar.Sadece bir televizyon vardı ve hangi filmi açarlarsa onu izlemek zorunda kalırdık.Aslında ben zorunluluk değil mutluluk olurdu.Severdim tekrar tekrar aynı filmi izlemeyi.Kemal Sunal'ı , Adile Naşit'i , Şener Şen'i ve bir çoğunu...
Severdim eski yolculukların heyecanını...Camdan dışarı baktığımda gördüğüm her evin içindeki yaşamları merak ederdim.Ben yolculuk yaparken ne yaparlardı acaba ? Ağlarlar mı yoksa gülerler miydi ? Sonra dikkatimi arabalar çekerdi cama yapışır onları izlerdim.Nereye bu koşturmaca diye merak ederdim.Çocukken her şey merak ediliyo galiba :) 
Önümdeki arkamdaki insanları incelerdim.Kimi korkar gibiydi yolculuktan.Kimi de zorlanmış gibiydi yolculuğa.İnsanların mimiklerinden anlaşılması kolay durumlardı bunlar.Kimi ise mutlu ve heyecanlı olurdu tıpkı benim gibi.Maceraya yolculuk yaptığımı hissederdim :)
Yaşlı insanların yüzlerindeki çizgileri izlerdim.Babaannemi incelediğimden kolay gelirdi bunu yapmak.Neler yaşadıklarını merak ederdim hayaller kurardım.Daha çok insanların mutlu olup olmadıklarını merak ederdim.Eğer babaannem birisiyle konuşursa dikkatle bende dinlerdim.Böylece söyledikleri kelimelerde onları bulabilirim diye düşünürdüm.Gizli keşfedilmeyi bekleyen insanlardı onlar.Hayatta önemli olmayı bekleyen insanlardı.
Mola kısmı yolculuğun en sevdiğim kısmıydı.Normalde evde yemediğim her şey orada cazip gelirdi birden.Yemek isterdim.(tek nedeni dışarıda olduğu içinde olabilir :)) Ama babaannem tecrübeli olduğu için istediğim değil istediğini yedirirdi.Bende hep surat asardım.Bunun çözüm yolunuda bulmuştu o.Hemen gidip pişmaniye alırdı bana ve ben hemen surat asmayı bırakırdım.Onların tadı sanki başka hiç bir yerde yoktu çok severdim onları.Yemek kısmında utanan insanlar görürdüm.Gizli gizli yemek yiyen insanlar.Anlamazdım bu yüzden olsa gerek hep acıma hissi besledim onlara.
Uyuma vaktinde ise küçük yastığımı babaannemin dizine  koyar uyurdum.Çok hoşuma giderdi orada uyumak.Babaannemin sıcaklığı , arabanın yavaş yavaş ilerlemesi , insanların horultusu...Ama ben ufak tefek rahat rahat yatarken onunda rahat yattığını düşünürdüm.Şimdi anlıyorum ki aslında hiç de rahat değilmiş...Benim yolculuklarımın anlamı babaannemdi...
Ve yolun sonu.En mutlu kısım o olurdu.Bizi bekleyen birileri.Sımsıkı sarılıp öpüp koklaşma.
Şimdi sadece bavulumu alıp çıkıyorum.Kimseyi inceleyemiyorum artık.Kimseler incelenmeyi kabul etmiyo artık.Çocuklar dış dünyayı incelemek yerine televizyonlarını açıp çizgi film izlemeyi tercih ediyorlar.Bağırmaktan başka yaptıkları hiç birşey yok...
Eskisi gibi değil artık yolculuklarım.Belki bende eskisi gibi değilim...