7 Ekim 2012 Pazar

öyle işte.

Uzun zamandır yazmıyorum.Ve fark ettim ki çok özledim.Çok şey değiştiği için belki de çok özledim.Artık her şey farklı.Düşünceler farklı.Ortam farklı.Kalbimin atışı bile farklı.Ama huzurlu bir yandan da.
Her şey farklı ya insanlarda farklı artık.Güvenmekte farklı.Beklemediğin anda verilen tepkiler bile farklılaştı.
Alışmam gerek buna sanırım.Buna alışmak için bile geç kalmışım.Zamansızım yine bazen.Kelimelerin yetmediği yerlerdeyim.Bakışlarla anlatılan şeylerin hiçliğin de bazen de.
Özlemişim aslında yazmayı.Yazmayı özlemişken fark ediyorum da uzun zamandır konuşmayı da özlemişim.Saatlerin farkına varmadan konuşmayı.Oturup bir şeyler içerken konuşmayı...
Unuttum bazı şeyleride.Unutmak zorunda kaldığım için mi yoksa gerçekten mi unuttum farkında değilim ama yoklar artık.İyi ki de yoklar belki de.
Yeni heyecanlarım var artık.Kendimi bulabilmeme yararlar mı bilmem ama varlar işte.
Ve umutlarım.Kaybolmamış umutlarım var.Hissettiğim umutlarım.
Şimdilik iyiyim ben.Uzun zamandan sonra iyiyim.Ya siz ?

3 Temmuz 2012 Salı

Kaybolduğu Sanılan Kahraman


Küçükken anlatılan masalların kahramanları nerdeler ki şimdi ? Onların ölümsüz olduğuna inanmadık mı biz.Bu inanç yerini başka bir şeye bırakmadı bence.O zaman nerdeler şimdi ? Mutlular mı ? Aşık oldukları insanlarla evlendiler mi ? Pardon ölümsüzler ölümlülere aşık oluyorlardı bide.Sevdiklerini onca şeyden koruyup ta ölümden koruyamamaları onları bunalıma sokmuş olabilir.İnlerinde gün yüzüne çıkmaktan korkar hale gemişlerdir belkide.

Bizim kaybolduğunu sandığımız kahramanlarımız aslında çıkmadıysa karşımıza ? Kaybolduğu sanılan kahramanımız henüz hiç ortaya çıkmadıysa ? Sanırım hala aşk için bir umut var.Kahramanımız henüz ortaya çıkmadı ama kurtarmaya gelecek yakında sanırım. Ne dersiniz ? J

Bazı inançlar iyidir.İnanmak gerçekliğin payını arttırır.İsteklerin yönünü belirler.Bizim eksik kısmımızda bu olabilir.İnanmak ve istemek konusunda yetersiziz.Bu yüzden kahramanların varlığını kaybettiğini düşünüyoruz.Ama hayatımızın kahramanı henüz gelmedi ki kaybolsun.

Birde beklentilerimiz var tabi kahramanlarımızdan.Süper güçleri olmasına gerek yok başta sevgi bekliyoruz.Hissedilmesi gereken duyguların beklentisi içindeyiz.Ancak yine bir yanlış.Din dan don kapı zili ve yanlışın ilki beklentilerimiz vaken onların beklentilerini düşünmemek.Yanlışlar silsilesine hoş geldiniz.Sonra da yalnızız.Yoksunuz.Ve kahramansız çırılçıplak kalmış durumdayız.Kısacası herşey bizim elimiz de.Kahrmanımızın hayatımızda kalmasını sağlamakta onu ölümsüz kılmakta.

Şimdi bir düşünelim.Acaba kahramanımız hiç karşımıza çıktı mı ? Acaba kahramanımız hayatımız da mı ? Ve acaba kahramanımız ne zaman karşımıza çıkacak ?

Bugün ki ödevimiz bu olsun.Kahramanımız dan beklentimizi bir kağıda yazalım.Ama beklentilerimiz onun da beklentileri olabileceği için karşılayabileceğimiz beklentilerimizi yazalım.Bakalım gerçek bir kahramandan sevgi gibi büyük bir güç dışında neler istiyoruz…

6 Haziran 2012 Çarşamba

İnsanlar seni anlamayacak Gizem.Bunun yüzünden da acı çekmek boşuna belki de.Herkes mutlu aslında  sen olmadan da.Varlığının bir önemi yok ki .Sadece sözler var.Teselli cümleleri.Neye yarar bilinmez bir sürü cümle.Ve hayat devam ediyor.Hayır senin için değil devam eden hayat.Onlar için.Onlar seninle üzülmek zorunda değiller.Seni anlamak zorunda değiller.Herkes eğlenmek zorunda.


Senin yanlışın bu işte.İnsanların seni anlamasını beklemen.Bak nefes alamıyorsun aslında ama kimse bilmiyor.Bilmek istemiyorlar.Sen yalnızsın.Ailen seni nasıl yalnız bıraktıysa çevrendekiler de kendi içlerine çekildiler.Ve sen yalnızsın.Ayakta durabilir misin bu bile meçhul.Karamsar olmamakta senin elinde değil yaşadığın her şey seni zaten karamsarlığa itiyor.Sen yalnızsın farkına var.Üzül ağla kimse yanında değil.Tenine değen gözyaşların canını yaksa da bir şey değişmeyecek sen yalnızsın.Belki de en iyisi bırak hayat aksın insanlar için ama senin için dursun...Her şey bu kadar.

28 Mayıs 2012 Pazartesi

REDD'etmeye Bir Kaç Satır


REDD’etmeye birkaç satır…

Hayatımın en özel yerinde olan gruplarından biri.Belki de en özeli…Ne zaman tanıştım onlarla hatırlamıyorum bile.

Ama 50/50 ile Yalan Dünya’da Keyifli Bir Gün için, Nefes alabilmek ve Mutlu Olmak İçin Bahçelere Daldık onlarla.Deliyim Öperler dedim.Meleksin Güzel Sen Kendinde Ol Yeter dediler.

Birden Kirli Suyunda Parıltılar oluşmaya başladı.Gerçek Dünya’da Roman Kahramanı gibi hem Aşık hem de Çığlık Çığlığa ,  Bak Keyfine dediler.Sorular belirdi kafamda.Ne Olmaya Geldim , Hala Aşk Var Mı diye.Sorulara cevap ararken  fark ettim ki ben Artık Melek Değilim.Sadece Prensesin Uykusuyum.Falan Filan işte.

Senden Sonra Plastik Çiçekler ve Böcek…Bitmeyen cümleler kuruldu.Cümleler birbirini yeniden takip etti.Sanki her şeyi yerine tam anlamıyla oturtmak içindi bu takip.Gecenin Fişi Yok dediler.Anlatmak istediklerini sınırlandırmama adına belki de…

21’in son günlerindeyken içimden bir Çığlık yükseldi.Küçük Bir Çocukken okuduğum Masal’larda ki , oynadığım Oyun’larda ki Astrotanrı neredeydi şimdi ?Aslında Öyle Boş ki Hayat Sevsen de Sevmesen de sonu hep acı. Modern Adımlarla Yaşandım Daha Çok ondan belki de.Tamam Böyle Kalsın dediğim zamanlarda Seni Buldum ve fark ettim ki Özgürlük Sırtından Vurulmuş oldu seninleAşk Bu Kadar  Zor mu diye sorduğum sorular ise Dekadans’a uğradı. .Biliyorum Bir Şovalye Var İçimde.Don Kişot gibiyim.Vicdani Redd başladı.Her Neyse işte Aşktı Bu bunu biliyorum sadece.

Bir Varmış Bir Yokmuş diye yeniden hikayeye başladım bende.Yarım Kalan Günlük gibi eksiktim.Ormanda Kaybolmuş Bir Yaprak’tım ve savruldum.Bir Kelebeğin Kanatları yakaladı beni.Keyifli Bir Gün’dü belki de.Ruhların Takası gerçekleşti.Ve birden  Hayat Bir Film Seti’ne dönüştü.Bende Yalnızlık Şarkısı seslendiren şarkıcıya.Aziz Olmak bu olsa gerek diye düşündüm.

Sonra Hayat Kaçık Bir Uykudur Sen Rahat Ol ve Ellerini Kaldır dedim kendi kendime.Aşık Oldum Celladıma aslında ben.Yolunda Gitmeyen Adam’dı o.Aslında Beni Sevdi Benden Çok ve Iskaladık Birbirimizi.Ama Senden Sonra Yavaş Yavaş Yavaş Sevmeden Geçer oldu Zaman.Ormanda Kaybolmuş Bir Yaprak’tım.Bir Yol Bulursun dedin.Ve herşey bitti.Telved Litak gibi tersti belki de her şey.Ama zaman aşıp gitmez cinayet bu farkında değilsin sadece.

Boşver…Ne kadar kolay bir kelime aslında.Ama yaşanılanları bu kadar kolay boşvermek kolay mı ?

Hayatımın öyle bir yerindeymişsiniz ki yazdıkça fark ettim bende.Aynı duygulara sahipmişiz ve siz anlatabilmişsiniz bende sizinle anlayabilmişim kendimi.Bilmezdim ki aynı düşüncelere de sahibiz.Şimdi daha da çok hissediyorum sizi.Sizle birlikte anılarımı…
Her neyse işte bende REDD’ediyorum çoğu şeyi sizin gibi.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

bir şeyler işte


Bir şeyler karalamak istedim yine.Bencillik edip bende biraz kendimden bahsetmek istiyorum.


Uzun zaman oldu kendi dünyama dönmeyeli aslında.Yeni farkına vardım hep başka hayatlarda koşturup durduğumun…Hani huzurlu olduğunuz  yerde kalmak istersiniz ya o yüzden bu koşuşturmaca belki de.Ama hiçbir hayatta bulamadım o huzuru.Bende kendi dünyama tekrar döndüm.Bu dönüş içe kapanış değil aslında.Aksine bu dönüş huzura ve kendimi bulmama dönüş…O yüzden bu sabah uyanamama rağmen, saçımın başımın dağınık olmasına rağmen, gözlerimin şiş olmasına rağmen huzurluyum.Neden bilmiyorum ama umutlu uyandığım sabahlardan biri daha J

Birde çevremiz de her şeyi şekil çerçevesine sokan insanlar varya işte onlardan ciddi anlamda nefret etmeye başladım.Benim haz aldığım şeylerden haz alsa gerisinde nasıl olduğunun önemi yok aslında ama bunun farkında değiller.Tuhaf…

Son günlerde de birinin ismini sık sık duyar ve söyler oldum.Onun gülmesi , sarılması , öpmesi çok farklıydı.Tekrar beraber olmayı ister miyim ? Bilmem değişen bir şeyler olduysa belki ama olmadıysa aynı sonuca varmak boşuna zaman kaybı olmaz mı ?

Evde de yalnızım 2 haftadır.Ve o kadar çok yemek yememe rağmen zayıflıyorum.Babaannem farklı demekki L

Evde yalnızım dedim ya bunu duyan insanlarda bizim eve akın etmeye çalışıyorlar bu daha da ironik.Herkesi kendileri gibi basit zanneden insanlar var maalesef ki…

Uzun zamandır sinemaya da gidemedim biri hadi gidelim dese de gidebilsek keşke J

14 Mayıs 2012 Pazartesi

bir kaç soru


Kimse mükemmel hayata sahip değil.Herkesin  eksik bir yanı var.Ama önemli olan eksik yanı tamamlamak doldurmak değil mi ? Peki biz neden sadece bu eksikliklerden şikayet eder durumdayız ? Nedeni bize çevremizin bunu öğretmiş olması…Ne olursa olsun kaybedecek çok şeyimiz olduğunu öğretmeleri..Elimizde neyi tutacağımız konusunda bi bilgiye de sahip değiliz..Çünkü biz hayatımız da önemli olan şeylerin farkına varamadan onları kaybetmeyi seçmişiz.Sadece farkındalık kısmımız kaybettikten sonra ki boşlukta ortaya çıkar olmuş.Bu kısımda da hayatımızın boşluklarında kapılıp gitmişiz.

Ve bende kimi zaman hayatın boşuklarında kaybolmuşum kendimi ararken…

Eksik yanı tamamlamak dedim ya neden gurur kısmında bu kadar zorlanıyoruz ki ? Mutlu olmayı isterken  ondan kaçmakta bizim  şu hayatta başardığımız  en güzel olgulardan birisi bence.Aklımıza  gelen birine  (yani sevmediğimiz birinden bahsetmiyorum)  neden nasılsın diye sormuyoruz ? Bu kadar mı kaçar olduk herşeyden…Peki kaçıyorsak her şeyden neden şikayet ediyoruz eksik yanımızdan ?

İnsanoğlu garip.Zor.Duygusuz.Hissetmeyi bile bilmiyor.Sadece konuştuklarıyla varolduklarını sanacak kadar da aptallar aslında.Bu insanlar sizde olabilirsiniz yada sizin en yakınınız da olabilir.Mükemmel olmayan hayatımızı eksikliklerimizi gözden geçirip neden çabalamıyoruz ki ? Çabalayıp elde edememek başarmaktan daha rahatlatıcı değil midir kimi zaman ?

Sorular sorular sorular…Bana mantıklı cevaplar verebilecek var mı ?


Bu arada dün anneler günüydü. Bende anneler gününü kutladım.Canımdan çok sevdiğim babaannemin anneler gününü kutladım.Halamın anneler gününü kutladım, en yakın arkadaşımın annesinin anneler gününü kutladım.Annem hariç herkesin  anneler gününü kutladım ben.Ben her yıl olduğu gibi bu günü de eksik yaşadım.Olsun o nasıl bensizliğe alıştıysa bende onsuzluğa alıştım.O hariç herkesin anneler gününü kutladım.Anlam ifade etmesede… Annesiyle gülerek zaman geçiren herkesin annler günüydü belki de…Benim olmadığı gibi J

19 Nisan 2012 Perşembe

bir kaç gün..


Ne var biliyor musunuz sadece ilk bir kaç gün zor her şey için...İlk bir kaç gün birisiyle zaman geçirmek zor.İlk bir kaç gün birinden ayrılmak zor.Alışkanlıklarımızın yerini dolduran bir kaç günler zor bizim için..Bu yüzden bir kaç güne ihtiyacım vardı sanırım...

Birisiyle zaman geçirmeye başlayınca ona alışırsınız.Sürekli görüşünce de alışkanlık bağlanmaya doğru yol alır.Bu dostluklarda da böyledir ilişkilerde de..Her ikisinde de alışkanlıklarınızdan vazgeçip yeni alışkanlıklar edinirsiniz.Peki bir gün bunların da sonu gelince ne olur ?

Sade bir boşluk.Ve bu boşluk öyle ilginçtir ki aklınız da bir kaç gün aralıksız o gelecektir.Dinlediğiniz şarkılarda , izlediğiniz fimlerde , okuduğunuz satırlarda... Yine ne ilginçtir ki bunların daha önce bu kadar farkında değilsinizdir.Peki evren neden bizi bu kadar zorlar ? Hatırlatmada ne kadar da iyidir.Bir film de ' Bazen hatırlayarak yaşarız, ama bazen de unutarak.' diyordu adam.Çok etkilemişti beni sözü ama anlamı yoktu etkilerken.Şimdi şimdi nasıl da anlamlı gelmeye başladı.

Hatırlamak ve yaşamak..Unutmak ve yaşamak..Sonuç aynı yaşamak.Ama neden her şey bu kadar zorken yaşamak.Daha basit olsa artık.Yorgunluğumun üstesinden gelmek için daha basit olsa.Kendimi toparlaya bilmek için daha basit olsa.Sadece biraz daha basit olsa..

Şimdi listemde bir kaç özel şarkıyla dinginleşmeyi deniyorum.Bazı şarkıların içinde kaybolmak kadar özel bir şey yok sanırım.Sizi hiç terk etmiycek şarkıların içinde.Siz onlardan vazgeçene kadar onlar sizden vazgeçmiycek olan şarkıların içinde.Yeni bir listeyle yeni bir alışkanlık...Umarım iyi gelirler bana.Siz de denemelisiniz bence..Yeni bir alışkanlığa ne dersiniz ?

Atlatılması gereken bir kaç gün...Sonrasında her şey yine eskisi gibi...

15 Mart 2012 Perşembe

müzik aşk mı ?

Bazen bir müzik duyarsınız takılıp kalırsınız.Belki hiç sizin tarzınız değildir.Belki de hiç sevmediğiniz biri söylüyordur.O an sadece müziğe ve sözlerine kapılmak dışında pek bir şey düşünmezsiniz aslında.Saatlerce başa alıp dinlersiniz.Günlerce haftalarca ilk uyandığınızda aklınızda yine o vardır.


Hareketleriniz müzikle birleşir.Ve hafiften dans etmeye başlarsınız.Belki de daha hızlı dans etmeye başlarsınız.Sadece kapılıp gidersiniz.Belki ağlatır sizi belki de güldürür.Sizi mutlu ettiği kesindir.Hiç bir şey düşünmenize gerek kalmaz sanki onu dinlerken.Gözlerinizi hafiften kapatıp onun büyüsün de kalırsınız belki de.Ağzınızdan onun sözleri dökülür kim bilir..


Bir müziğin belkisi çoktur.İhtimalleri değişir insanlar üzerinde.Ama ama her insan için aynı duyguları hissettiren bir müzik olduğuna inanırım.Bu biraz aşk gibi sanırım.Evet evet bu tek başına müzik için geçerli değil.Aşkta böyle bir şey değil mi ?


Takılıp kalmak , başkasında sevmediğiniz bir çok şeyi onda sevmek , ilk uyandığınızda aklınıza gelmesi , ağlatması veya güldürmesi , mutlu etmesi ve büyüsüne kapılmak... Aşkında belkisi ve ihtimalleri fazladır..


Boşuna binlerce milyonlarca aşk şarkısı yazılmıyor ama dimi ? :):)

13 Mart 2012 Salı

zaman aşımı adaleti...

19 yıl öncesi...Küçüktüm hem de çok küçüktüm.O yaz ateşe bu kadar yakın olduğumu bilmeyecek kadar küçüktüm.Evde ki ağlama seslerini feryatları hatırlamayacak kadar küçüktüm.Ailemin de 35 kişi için içten yandığını görsem de anlamayacak kadar küçüktüm.


Büyüdüm.Ben büyüdüm içimde ki ateşte alevlendi.O yazı hatırlamasam da 35 kişiyi içimde taşıdım.Her 'Madımak Oteli'nin önünden geçerken bende onların acılarını hissettim.Bende alevler içinde yandım her seferinde.Tüylerim diken diken izlerim her gittiğimde de.Her gittiğim de ilk defa görüyormuşum gibi heyecanlanırım içimde ki ince bir sızıyla..


Etrafımda ki insanlardan dinledim.Nasıl bağırdıklarını anlattılar bana gözleri dolu dolu.Nasıl çaresiz olduklarını anlattılar.Bende haykırışları çığlıkları boğazımda düğümlenmiş buldum her defasında.Onlar ne hissettiyse ben de büyüdüm hissettim...


Benim adaletli ülkem kararını yıllar önce vermişti zaten.Hiç kimse suçlu bulunmayacaktı.Davanın kapanması için yollar aranacaktı.Son gelinen durum da zaman aşımı oldu.Zaman aşımı...Geride kalan aileler akrabalar da zaman aşımına uğradı mı acaba ? Her şeyin ilacı olan zaman bu sefer aşıma uğradı ve sönmeyen ateşli yürekleri tekrardan alevlendirdi.Ne garip oysa ki adaleti savunduklarını iddia eden insanlar şu an sadece uyuyorlar.Ve birileri de çıkıp : Ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olsun.. diyor. 


Dava düştü.Zamanı kullanıp davayı düşürdünüz.Peki sizin zamanınız daha ne kadar biliyor musunuz ? Bilemezsiniz ülkeyi içten içe adaletli kılıyosunuz ya zamanın neye göre aşıma uğrayacağını bilemezsiniz...


Sivas'lıyım dediğiniz zaman bir soru sorarlar size.Yananlardan mısınız ? Yakanlardan mısınız ? Fazla söze ne hacet sanırım...


'Bana şiirlerinde şiirlerin de küfür etme diyorlar usulsüz.Lan bu kadar orospu çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz.'  Can Yücel


'19 yıl önce Sivas'ta 35 kişiyi yakarak öldürenler tinerciler değil,kendilerine dindar diyenlerdi.' Can Dündar


Daha ne diyelim ki bu ülkeye.Ne ağıtlar yakalım ne türküler söyleyelim...Hepsi zaman aşımında...

10 Mart 2012 Cumartesi

ruh hali bir kaç satır...

Bir kaç satır yazmam lazım sanırım.Rahatlamak için yazmam lazım.Belki de kendimi daha iyi ifade edebilmek için yazmam lazım.Neyse işte bir kaç satır yazmam lazım.


Duygularım çok yoğun şu sıralar.Ama nasıl anlatacağımı bilmiyorum duygularımı.Hepsi birbirine karıştı sanırım.O kadar çok ağlamak istiyorum ki kimse durdurmasın beni saatlerce ağlıyım.Tek başıma değil ama birinin omuzunda sımsıkı sarılarak ağlamak istiyorum.Bana teselli cümleleri kullanmasın sadece kısacık saçlarımı okşasın...Neden ağladığımı sorgulamadan bir kere de anlasın.Ben hıçkıra hıçkıra ağlarken susturmasın beni.Ağlamamın önemini fark etsin sadece.


Ağlamamın da bir sebebi var tabi ki.Onu burada anlatsam sayfalarca yazsam yine kimse anlamayacak yine kimse anlamayacak.Ama tabi ki de anlıyorum cümlesi kullanılacak yine.Ve farkına varılmadan kalbim daha çok kırılacak.Teselli cümleleri kurulacak.'Alışacaksın , alışmak zorundasın , buda geçecek , zamanla her şey düzelecek...' 


Daha sayabileceğim bir çok teselli cümlesi kurulacak.Ellerinden gelen bu olduğu için belki de bu teselli cümleleri.İşte kaçırdıkları bir nokta var.Teselli vermeye çalışmak o konunun üstüne gitmek birazda.Ve bunun can acıtması daha da fazla.Bu zamanlar da istediğim yada istediğimiz karşımızda ki insanların kafamızı daha fazla bu konuya yöneltmemesi.Mutlu olabileceğimiz taraflara doğru çekmesi.Ama bunu yapmak daha zor geliyor sanırım..


En kötüsü de bu zamanlarda ki hassas ruhumuzu anlamamak.Her şeye sinirleniyo olabiliyoruz.Normal olaylara bile düzgün bakamıyo olabiliriz.Birazda alttan almayı denemezse çevremde ki kimse bende ruhsuzlaşabilirim.Bende atacağım adımlarda sert olabilirim.Sadece biraz da olsa bu durumlar da beni idare etseniz olmaz mı ? Birazcık olsa çok istemiyorum birazcık...Onların da normal olarak dayanamamalarını anlayabiliyorum ama sadece birazcık...


Her insanın belli bir döneminde bu hallere girdiği kesin.Bu zamanlar da terslemedim kimseyi.Onlara tepki göstermedim.Ama nedense çevremde ki en yakınlarım bile şu sıralar o konumdalar.Böyle olunca dertlerimi sıkıntılarımı anlatmak istemiyorum artık.İçimde biriktiriyorum.Ne çok şey biriktirmişim içimde bilmiyorum bile.Ama yaşadıklarımı ben istemedim ki.Ben bir şey yapıpta pişmanlığından bu hale gelmedim ki.Ben hiç böyle birisi olmak istemedim ki.Çok şey istemiyorum ki birazcık anlayış.İnsanların bana baskılarından dolayı onlardan kendimi iter hale geldim.Ben onları gerçekten kaybetmek istemedim ki.


Gereğinden fazla şey istiyorum farkındayım.Duyguların aşıkken bile karşılıklı olması zor.Ailenin anlaması zor.Dostların anlaması zor.Ne kadar derinmişiz ki kimsenin duygularımızı anlamadığın farkına varamamışız...


Şimdi kalabalık içindeki yalnızlığımdayım yine.Boğazımda düğümlenen hıçkırıklarımla..Gözümde hazır bekleyen gözyaşlarımla..Binlerce kelimemle..Peki ne olucak bunlar ? Ne olacağı belli ben yine içimde her şeyi yaşamaya çalışacağım sahte gülümselerin ne olduğunu daha iyi keşfedeceğim.Ve en yakınıma dahi bunu yansıtmamayı deneyeceğim.Ne kadar doğru bu bilmem ama istenilen beklenilen bu benden...


Daha binlerce bir kaç satırım  var benim.Bir gün birisi çıkıpta bana bu satırları yazmak yerine anlat dediğinde gerçekten bunu istediğinde ben daha huzurlu olacağım...



28 Şubat 2012 Salı

bir sabah...


Bir sabah uyanırsınız , nerden aklınıza geldiğini bilmediğiniz bir şarkıyla.Belki hiç sevmediğiniz bir şarkı.Belki çok sevdiğiniz.Belki de uzun zamandır dinlemediğiniz.Mırıldanıp durursunuz gün boyunca.Bana bu mırıldanmalar sakız çiğnemek gibi gelir çoğu zaman.Rahatlamak gibi.Sanki gün boyunca yaptığımız işlerin stresini böylece daha da hafifletiriz gibi.Size de öyle gelir mi hiç ?
Herkesin farklı bir müzik zevki vardır malum.Herkes aynı müzikleri sevmek zorunda da değildir.Ama yadırgama kısmında bunları göz ardı ediyoruz nedense.Şarkılardan çokta onları söyleyenleri yadırgayıp onlara karşı kendi kendimize duvar örüyoruz.Müzik tarzlarını sevmediğimiz adamlara duvarlar koyuyoruz.Onlar bizim hayatımızın parçaları olmak zorunda kalıyorlar bu yüzden.Bir yerde şarkılarını duyduğumuz da ilk olarak verdiğimiz tepki ;
- Bu adamdan/kadından da nefret ediyorum.
Evladım adamdan kadından bize ne ki.Duyduğun müziğin seni etkilemesi önemli değil mi ? Pardon doğru aynı evde yaşıyorsunuz sana neler neler yaptı da nefret ediyorsun sende haklısın.Ancak böyle bir durum olmalı ki nefret ediyorum diyebilesin bence.Böyle bir tepki karşısında bende soru sorma isteğine giriyorum ve ;
- Neden ki ?
- Neden olsun adamın tipinde meymeret yok.
Evet gerçeklerle yüzleştim.Adamın tipi müsait değil güzel müzikler yapmak için.Ve adamdan nefret ediliyor.Bunun gibi daha bir çok neden var.Saçmalamaktan başka yaptığımız bir şeyin olmadığınıda görmüş oluyoruz.Tabi buna katılmak zorunda değilsiniz.Şahsi fikirlerim benim.Ama bunun doğruluğu siz katılmasanızda bir çok insan için var.
Hayatınızda ki müzikleri neyle yadırgadığınızın farkında değilsiniz.Şu sıralar da bir çoğunuzun dilinde Can Bonomo var.Ne dediğini neler yaptığını anlamayacak kadar da kapatmışsınız kendinizi.
Müzik tarzının farklı olması, giyiniş tazının farklı olması, ses tonunun farklı olması ,mimiklerinin hareketlerinin farklı olması... Sanırım size bu kadar farklılık ağır gelir oldu.Eurovisiona katılmasına bu yüzden o kadar tepki veriyosunuz belki de..
Ama hiç kimse farkında değil adil bir yarışmaya katılmadığının.Sadece ülke çıkarları olan bir yarışma.Kimsenin sesi müziği değerlendirilmeyecek yine rahat olun..

Can’ın şarkısına gelince duyunca eğlenilmeyecek bir şarkı değil.Ve Can’ın sesi + mimikleri + hareketleri ile birleşince gereğinde fazla iyi hale bürünüyor.Dalga geçen insanların da neyin kafasını yaşıyorlar bilmiyorum.
Bir de tabi eurovisiona katıldığını duyunca da aşık olanların sayısı bilmem kaç kat arttı.Komik ve ironik diyorum sadece.Popüler kültür olma çabası buda... 


Bir sabah uyanırsınız aklınızda bir müzik sizi düşüncelerden düşüncelere atar işte...


27 Şubat 2012 Pazartesi

Deniz'e bir kaç satır...


Doğum günün bugün.Yıllar önce hırçın bir Ankara gününde doğmuştun.Ülkenin hırçın 'Deniz'i olacağın belliydi o zamanlardan belki de.Bu hırçınlığın fikirlerin yüzünden di ama bunu fark etmeyecek kadar saçma bir ülke de dünyaya gelmiştin.Doğrularını kabul etmeyen bir ülke de...
Ailenin her ailede olduğu gibi senin için planları vardı.İstekleri vardı.Sen onlar için umuttun.Sen onların gözbebeğiydin.Sen onların hayattki en büyük hediyeleriydin.Onlara ilk gülümsediğin zaman onlarında seninle yeniden doğduğu gündü belki de.Onlar senin ilk gülüşünle hayat bulmuştu ve bilmezlerdi ki bir gün...Bir gün o son gülüşünle binlerce milyonlarca insana umut olacağını.Senin fikirlerinle varolacaklarını...


Bugün senin doğum günün.Fikirlerinin duruşunun bu kadar zor olduğu bir ülke de hala yaşıyor olabilseydin beraber olurduk belki de..Evine küçük bir pastayla gelirdim.Sadece bir mum olurdu pastanın üzerinde.Sen o mumu üflerken ne düşündüğünü merak ederdim bende.Ama sen sadece yüzünde o mükemmel tebessümünü bulundururdun.İnsanın içine işleyen o gülüşünü...


İyi ki o gülüşü saklamamışsın kimseden...

26 Şubat 2012 Pazar

bir kahramanı kaybetmek...

Süper kahramanlar...Hayatımız da her zaman bir yerleri vardır.Hepimizin bir süper kahramanı da vardır.Küçüklükten edindiğimiz bu süper kahramanlar o zamandan itibaren  bize bir çok şey öğretir.İdolümüz olur kısaca.
Güçlü olmayı öğretirler.Dürüst olmayı öğretirler.Ahlak kurallarını onlarla birleştiririz biraz.Ve daha iyi anlarız.Hayal dünyamızı geliştirirler.Her engeli aşabileceğimizi gösterirler bize.Kimi detaycı olmayı öğretir.Kimi de araştırmacı olmayı öğretir.Küçüklükten bize aşılarlar bir çok şeyi.


Aşık olmayı öğretirler belki de en başta.Her süper kahramanın sevdiği biri vardır çünkü.Ve bu sevgi süper kahramanlıktan farklı bir şekilde güçlüdür.Belki de en süper güçleri budur.


Peki yıllar geçtikçe bu süper kahramanlarımıza ne olur ? Ölümsüz olmadıkları halde ölümden her defasında kurtulurlar.Ve biz onları hiç ölmez ki süper kahramanlar diye düşünür dururuz.Peki büyüdük biz ve onlar hala aynı mı kaldı ? Ölmediler mi yada hastalanmadılar mı hiç ? Evlenmediler mi yada çocukları olmadı mı ? Onlara ne oldu ? İşte en acı nokta da bu sanırım onlar için.Onları küçükken idol almışken şu an onların ne yaptıklarını bilmemek.Onları unutmak.İlgilenmemek kısacası.Her nesilin bu yüzden farklı süper kahramanları var sanırım.


Biz büyüdükçe neden onları unutur olduk ki ? Belki de sorunun cevabı bellidir.Kendimize yeni kahramanlar bulduğumuz için.Bir zamanlar büyüdüğümüz kahramanları unutturacak kadar sevebileceğimiz kahramanlar bulduğumuz için.O kadar güçlü iken onlara olan sevgimiz yerini nasıl da başkasına verebiliyoruz hayret doğrusu.Kalbimiz ne kadar geniş sevgilere sahip oysa ki.Unutulmaması gereken kahramanları yok saymasına gerek kalmayacak kadar geniş...


Hepimizin yıllardır içinde büyüttüğü kahramanları da vardır tabi.Benim kahramanım süper kahramanım babamdı.Dı kısmına takılmayın ona bir şey olmadı hala hayatta ama kahraman olmayı bıraktı.Kendi seçimi değildi belki de bırakmak ama artık o benim süper kahramanım değil.


Onunla aramızda ki ilişki belki diğer çocuklara göre bir tık üsteydi.İyi anlamda da kötü anlamda da.Hayatımda ki eksik olan parçaları tamamlamak için uğraştı çoğu zaman.İki insanın birbirini tamamlamasıydı belki de bizimki.Onun eksik yanı benim eksik yanım bir bütün oluşturmuştu.İnsanın bu duygulara sahip olması için aşık olmasına gerek kalmıyor bazen.Babamın küçük aşkıydım ben.Oda benim süper kahramanım.Ben büyüdükçe onu anladıkça daha da sevdim onu.Kızdığım zamanlar da oldu tabi ki.Hatta nefret ettiğimi sandığım zamanlar.Ama ben büyüdükçe anladım onu.Sevdim onu.Çoğu zaman sakinleştirdim onu.Biz beraber büyüdük.Ama verdiği yanlış kararlara dur demenin bir faydası olmadı.Kararları ve seçimleri kahramanı götürdü benden...Bir kahramanı kaybetmek bu kadar basit ve kolay olur mu diye düşünürseniz sanırım değil.Ama zaman ve getirdikleri onu kahraman yapmıyor artık gözümde...Onu sevmiyor değilim ama kahramanım değil artık..


Şimdi yeni bir kahraman bulmak ne yazık ki kolay değil.Çünkü ne hissettiğimi ne düşündüğümü önemseyen bir kahraman yok.Her şeyi  basit hale getirmekten başka yapılan bir şey yok.Bir kahramanım olsun diye arayışım da yok zaten.Sadece bir kahramanı kaybetmenin acısı ve burukluğu var içimde o kadar...


Siz hiç bir kahramanınızı kaybettiniz mi ?














23 Şubat 2012 Perşembe

bulmaca :)



Hayatın bir bulmaca olduğunu söylerler çoğu zaman bize.Ve bize ne kadar marjinal gelir bu cümle.Bulmaca.. Çözülmesi gereken bir bulmaca.Doğumdan ölüme kadar süre gelen bir bulmaca...
Bulmaca çözmek ne kadar kolaydır aslında.Herşeyin bir cevabı vardır.Hepsinin bir yeri vardır.Hepsinin bir sayısı vardır.Hepsini yerine doğru ve düzgün yerleştirdiğin de bulmaca çözülmüş olur.Anlatınca sanki çok kolaymış gibi geliyor insana.Ama hayatımızda bunu yapmanın zorluğunu unutuyoruz sanırım.
Hayatımızın benzetilmiş olduğu bulmaca anlatılınca kolay gelebilir mi acaba bize ? Çözmemiz gereken onca sorun var ki hayatta kaçınılmaz sonlar aslında bunlar.Sorunsuz bir hayat beklemek tabi ke mümkün olamaz.Ama sorunların çözüleceği bir hayat beklemek neden mümkün olmasın ki.Neden sorunlara umutsuzca yaklaşırız ki hemen.Çözümü mutlaka vardır.Ama bunu da yine nedeni bilinmez bir şekilde yok sayarız.Hayatta acı çekmeyi sorunlar içinde yaşamayı kendimize amaç edinmişiz gibi...

Hayatımız bir bulmaca.Gazetelerde ki bulmacalardan da farkı kalmamaya başlamış bir bulmaca sanki.Bize sorulan kelimeyi artık bulmak kolay.İnternet denilen şey hayatımıza girdiğinden bu yana zor soru kelime de kalmadı zaten.Herşey daha basit hale büründü.Kendi hayatımız da da bu hale geldi.İnternetten aşkı yaşayanlar var mesela.Bağımlı olanlar var internete.Onsuz bilgi kaynağı yokmuş gibi davrananlar var.Kitap gazete okumayı unutupta marjinal olmak için buralardan okunan yazılar var...Hayatımızı gazetelerde ki bulmacalardan daha basit hale getirir olmuşuz aslında..

Bulmacayla hayatı bütünleştirmek denilince farklı hislere kapılırım ben.Sözcük bulmaca denilince söylediğim kelimelerin anlamlı olması gerektiğini fark ederim.Böylece insanların beni tanımasına olanak sağlarım.Onların hayatlarına bir parça dokunmuş olabilirim bu sayede..Çifte bulmaca da hayatın döngüsünü fark ederim.O döngü deki yaşanmışlıkların hislerine bürünürüm biraz.Sözcük avında herşeye rağmen dikkatli olmayı öğrenirim.Kalan harfleri birleştirdiğim de oluşan deyim kendi kelimelerimin dışında kalan bir çok deyimi gösterir bana.Mozaikse parça bütünü koyar ortaya.Hayatımda ki parça bütünler gibi..

Sayı bulmaca...Sayı bulmaca da sayıların uyumu içinde ki yaşantımızı düşünürüm.Bazen anlamsız gelen sayıların hayat noktamız olduğunu fark ederim.Odak noktamızdır kelimelerden sonra sayılar.Düşünsenize her alanda var olan sayılar en önemliyken önemsizde olabiliyorlar.Bizim bazı insanları en  önemliyken önemsiz yapabileceğimiz gibi.Hayatta kelimelerden çok sayılara takılırız mesela.Farkına varmadan herşeyin sayısını çıkarırız kafamızda.Bu gün aynı şeyi şu kadar yaptım diye düşünmek gibi en basit haliyle.
Ve iki resim arasında ki 7 fark.Çocuk oyunu gibi gelir insanlara.Ama iki kişi arasında ki 7 fark gibi gelir bana.Sanki aşk için 7 fark gerekliymiş gibi.Böylece bütün haline gelir insanlar... :) 

Bulmaca çözmek zordur.Çok karışıktır aslında yerine yerleştirmek.Yapabileceğimiz bir hata  yanlışlarıda karmaşıklığıda yanında getirir.Ve tekrar nerede yanlış yaptığımızı bulup bunu düzeltmeye çalışırız.Pişmanlıklar keşkeler haline bürünür belki de...

Ama ama hayatımızı ne olursa olsun sınırlandırmamalıyız.O küçük bulmaca karelerinin dışını da bilmeliyiz her zaman.Kapatmak yerine açmalıyız kendimizi.De kime söylüyorum bunu ben dimi :) İnsanların başka pencereden bakmaları imkansız olmuş.Sabit fikirli toplum halinden çıkamaz olmuşuz.

Olmuşlar demek istiyorum.Bunların içinden çoktan sıyrıldığımı düşünüyorum artık.Evren denilen o güzel olgu sayesinde.He bir de 'tatalım ve ceren' sayesinde .:):)






18 Şubat 2012 Cumartesi

yine bir teşekkür

İnsanlar o kadar kesin kurallar koymuşlar ki ; hayatlarında ki duvarları dağlar haline getirmişler aslında.Farkına varmayı bile kesmişler.Bunlar arasında aşk kavramı da var tabi ki.Aşık olmayı çerçeve haline alır olmuşlar.Dışına çıkmaları imkansızmış gibi de davranır olmuşlar...
Ve en önemlisi kendilerini toplumun kurallarına uydurmaya çalışmışlar.Aşık olunacak kişi kavramları belli artık onlar için.Yakışıklı/güzel olması lazım.(Kendisi dünyanın en yakışıklısı/güzeli ya ondan herhalde :D)Romantik olması lazım.Yoksa maazallah ölüme kadar yolu var.(İntiharla biten ayrılıklar bile söz konusu :D) Romantik olma kavramı da belli.Özel günlerde hediyeler alınsın.Bir yerlere götürülsün.Yeni moda sosyal paylaşım sitelerinde 'sevgilim var benim anlayın bakın ne kadar romantik neler yapıyor benim için  sizin böyle sevgiliniz var mııııı ?' mantığı tabi.Romantikliğin ölümü aslında da kafa almıyor işte ne yaparsınız :) 

Her şeyi kurala bağlayan toplum içinde benim gibi hissedenler de vardır diye düşünüyorum.Evet aşk konusunda benim de özel isteklerim var sanırım ama kural haline getirmediğim isteklerim.Ben mimikleri seviyorum.Kalp atışımı hızlandırmaya yetecek mimikleri.Heyecanlanmayı hatırlatan mimikleri.Bana bakışı gülüşü ses tonu...Ve benim gibi hissetmesi.Bunun dışında önemli olan ne var ki ?

Aslında bu yazıyı son zamanlarda bana bu hissi tekrardan yaşatan birisi için yazıyorum.Ki onun bu yazıyı okuyup okumayacağı umrumda değil.Sadece ona bana yaşattığı hisler için teşekkür etmek istiyorum.Bana bunlarını yaşattığını bilmediği halde hemde :) 
Onunla tanışalı uzun zaman olmadı aslında.Tanışalı demiyelim de ben onu göreli diyelim...Kızlarla planladığımız o mükemmel gecede göreli.İlk gördüğüm zaman birine benzerliğinden dolayı dikkatimi çekmişti.Sonra..Sonra benzerlikten dolayı değildi onu izlemem.Mimikleri..Ses tonu , bakışı , hareketleri.. Hepsi benim kalp atışımı hızlandırmak için yetmişti bile.Sadece ismini tesadüf olarak duymuştum ve öylece aklımda kalmıştı.Bitmişti o gece ve ne zaman tekrar görürdüm onu bilmiyorum.Ama yine evrenin sayesinde ben onun hakkında çok şeyi öğrendim.Biraz da sosyal paylaşım sitesinin sayesinde tabi :):)
Daha sonra da kendisiyle tanışmış oldum.Ki bu hakikaten büyük tesadüfler ve evrenin sayesinde oldu.Ama tanışmamızın nedeni farklıydı tabi.Neyse oda kalsın artık :) Sohbet alanımız olmadı hiç.Bunun hüznü yok içimde.Ben onu fırsatım oldukça izleme şansını yakalayabiliyorum zaten.O an sanki birbirimize tutkulu aşıkmışız gibi hissediyorum kendimi.Evrenin farklı bir boyutuna adım atar gibi.Kalbimi avucumda tutuyorum.O bana baksa yanıma gelse avucumda ki kalbimi hemen verebilecekmişim gibi..Çünkü mimikleri ses tonu beni heyecandan başka bir hisse sürüklemiyor...
Ona aşık mıyım ? Hayır.Ona aşık değilim.Ben onu böyle de yaşamış oldum.İstediğim belki de fazlası değil.Bana yaşadığımı hatırlatan hisleri tekrardan verdi.Bu yüzden teşekkür ediyorum.Hayatımın en güzel yerinde duruyor işte.Fazlasını istemeye gerek yok..Hayatında biri olsa da üzülmem.Dedim ya aşık değilim.Ama onu görünce gülümsememek bu hisleri yaşamamak zor galiba.. Onun bana alttan alttan bakması sonrası da halim perişan tabi ki :) Ama bu özel bir neden değil.Herkesle bir iletişi var.Tabi 'ayy bana baktı kesin oda bana karşı bir şeyler hissediyor' mantığına bürünmüyorum o tarz kızlar gibi.. :)
O bilmese de bunlar çok güzel şeyler benim için teşekkür ederim...

Bence aşk bu işte.Fazlası değil.Bir gülüşle heyecanlanmak ses tonunda uçmak bakışlarda kendine gelmek...
Romantik olmaya gelince de lütfen bana çiçeklerden kedilerden böceklerden bahsetmeyin..Basitleştirmeden yapılan özel duygulara hislere romantik diyebilirim ancak..


Bide ikimizinde müzik zevki aynı :)


Bu arada kendinize kesin kurallar koymak yerine sadece hissetmeyi deneseniz olmaz mı ?..

14 Şubat 2012 Salı

15 Şubat :)

Malum bugün 15 şubat.Yani bitti o insanların abarttığı gün.Her türlü abartıydı bana göre.Kimi sevgilisi yok diye abarttı , kimi sevgilisi uzakta diye , kimi sevgilisinden yeni ayrıldı diye , kimi de sevdiği kişiden karşılık bulamadı diye... O kadar çok ki aslında bu kimiler ama en genel haliyle bu sanırım.Bir de tabi ki hediyeciler vardı.
Toplumda ki mallaşma diyorum ben.Sadece abartıdan uzak bir toplum olma aşamasına geçemediğimiz için kızıyorum sanırım yapılanlara.
Tabi kide insanın hayatında özel birinin olması güzel bir şey.Onu hissetmek mimiklerinde heyecanlanmak sesinde kendini bulmak... Bunlar gerçekten özel hisler.Ama bunu bir günde özelleştirmek çok saçma.Bir günden ibaret mi sevgiliniz.Sevdiğinizin olduğunu anlamanız.Hediye almanız veya sürpriz yapmanız.Bunu düşünmeden çevrenizde ki her olaya balıklama atlamanız.Sevgiliyle özel bir gün mü istiyosunuz ilk birbiriniz için heyecanlandığınız gün olsa bu mesela ? Ama bunu düşünmek yerine kendinizi toplum hareketlerinin kısıtlamasından alıkoyamıyorsunuz.Toplumda ki mallaşma işte burada devreye giriyor :)


Sevgilisi uzakta olanlar bu günden mahrum kaldı dimi ahh ahh vah vah ne olacak şimdi.Bu ilişki mesafeler yüzünden bitmez ama bu gün birlikte olunamadı diye biterse de şaşırmamak lazım dimi.Tabi uzakta nasıl buluşacaklar hediye de gelmedi.İnsanlar yalnız sandı.Bu bir felaket olsa gerek.Şimdi işiniz yoksa bu saçma nedenden dolayı sevgilinizin gönlünü alın.Tabi alabilirseniz.Ben buna da kısaca toplumda ki mallaşma diyorum :)
Kimi de aylardır yıllardır sevdiği çocuktan karşılık bulamadı diye ya da o kişinin hayatında birisi var diye yakındı durdu.Da neden yani bir insana bu kadar körü körüne bağlanmak.Hadi onu geçtim.Bu günde sanki onu kaybetmiş gibi feryat figan yakmak.Oldu olacak helvasını da yapalım.Malum her gün sanki o hayatı yaşamıyorlarmış gibi davranıyorlar ya :) Bu birazda özenti oldu aslında.Bu kadar gerçekleri görmeyecek halde değillerdi.Toplumda ki  mallaşmanın sonucu bu da :)
Sanırım en zavallıları sevgilisi olmayanlardı.Çoğu içten içe kendini yedi bitirdi.Marjinal olabilmek içinde sosyal paylaşım sitelerinde bu günün abartısından bahsettiler.Evet bana göre de abartı ama bunu isyankar hale getirmenin mantığı yok ki.Toplum ne yaparsa uygun adım marş kısmından çıkamadık.Bu arada en zavallıları arasında 14 Şubat öncesi hemen ilişki durumunu güncelleyenler de var bence.Son dakika golü onlar.Şut ve gooooooolllllllllll :D Millet yalnız sanmasın aman forsumuz bozulur :D Mallar işte :D
Sevgilisi olan ve senin olmadığını bilen insanların bir çoğu da sana laf çarpmaya çalışır ya o kısımda bitiyorum sanırım.Aaa yalnız mısın sen hala ? yada Sevgililer gününde ne yapıcaksın ?( ki ben burada sanane cevabını hep söylemek isterim ama işte :) gibi sorular gelir ilk önce.Sonra seni sokmak istedikleri psikoloji de bunalım isyan olur.Olanlar var yani :)
Ayy ne yapıcaz sevgililer günü tüh tüh bu sene de yanlız girdik oturup ağlayalım mı ne dersiniz yalnızlar ? Ya da hadi dışarı çıkıp kaynaşalım sevgili olalım hem de 15 Şubat ta :D Yeni bir gün daha olur millete işte.Toplumdaki yeni mallaşmaya vesile oluruz.Güzel de olur yani ;)


Hediye kısmına gelemiyorum bile.Gelmemek en iyisi sanırım.Beraber olalım yeter diyen bir insandan hediye beklemeye devam etme mantığını henüz çözemedim de ben.Tabi bunların bir de hediyeyi beğenmeyenler kısmı var.Neyse hiç girmeyeyim onlara.Kapitalizmi de işin içine atan marjinal olmak isteyen insanlardan szö etmiyorum bile.Ettim mi ki ? :)




Evet bugün toplumsal mallaşmayı 14 şubatla işledik çocu.. Pardon şaşırdım :)
Bir kaç öneri hava alın.Oksijen iyi gelir.


Birde sosyal paylaşım sitelerinde isyankar gençlik diye bir gizli toplum örgütü var artık.Dikkatli olmalıyız hayatımıza sızmaya çalışıyorlar.

7 Ocak 2012 Cumartesi

özet

Her şeyin kısa özetini geçiyorum.Bugün kokteyl var ve benim saçım başım dağınık.Bilgisayarım geldi ama ben görsel basında durmalıyım.Ve yazımı hiç başlamadan sonlandırıp çıkmalıyım.Çok işim var çünkü :/

6 Ocak 2012 Cuma

Teşekkürler :)

Birisi için kalbinizin atması ne mükemmel bir duygudur dimi.Düşünsenize her nefes alışınız da onu çekersiniz içinize.Onun her nefes alışı sizin kalbinizin atmasıdır sanki.Her şey sizin ve onun etrafında döner.Heyecandan kimimiz yemek yiyemez kimimiz ise daha çok yer.Kimimiz anlatacak kelime bulamaz kimimiz ise kelimelerle cümlelerle taşırır içinden onu.Kimimizin çenesine vurur kimimizin gözlerine.Herkes için aynı olan duygu yoğunluğu farklı şekillere bürünür gider.Peki bu hissi ne zaman yakalayabiliriz ki ? Bunun cevabı yoktur sanırım.Her an karşımıza çıkmayı başarabilir.Sanki sinsice pusu kurar bize.Ve genelde zamanlaması olmadık anlardır.O olmadık anlarda kalbinizin atması ne mükemmeldir aslında da bunun farkına varmamız zordur.Farkına varılması gereken güzel duyguları zamansızlıkla birleştirip heba ediyoruz birazda.
Dedim ya birisi için atan kalp diye ama bu birinin özel olduğunu anlamadan atan kalpten bahsetmiyorum.Gerçekten atacak olan ve bunu sağlayan kalpten bahsediyorum.Atması için sizin kalbiniz gibi bir kalp bulmakta zor tabi.Bu yüzden aşık değilim kimseye.Bu yüzden kimse yok hayatımda.Kalbimin o heyecana bir daha kavuşması zor gibi.Bunun nedeni önceki tecrübemden dolayı değil bence.Tecrübem bana aslında ne istediğimi gösterdi.Mutluyum bir bakıma bunun  için.Ama tekrar atmasını heyecanlanmasını çok istiyorum kalbimin.Bunu uzun zaman sonra bana yaşatan birisi için aslında bu yazım.Kalbim gerçekten attı.Heyecanlandım.Ne yapacağımı bilmez haldeydim biraz da.Ama çok güzel yoğun duygulardı.Duygulardı diyorum çünkü herhangi bir şey olmadı aramızda.Buna hiç bir zamanda üzülmedim.O kişi bana bu duyguları hatırlattığı için mutlu olmak dışında hiç bir şey yapmadım.Yaşadım kendi içimde.Teşekkür ediyorum aslında ona.O bilmese de bunu özel bir şey yaptı hayatımda.Basit olmayacak duyguları tekrar açığa çıkardı ve kalbimin atması için gerekeni hatırllattı bana.Sanki sen basit değilsin o yüzden önem ver bazı noktalara dedi.
Tekrar teşekkür ederim ona.Artık bana o heyecanı yaşatmıyor kendisi.Bunun nedeni onunla ya da benimle alakası olan bir şey değil.Hani evrenden bahsetmiştim ya bir kaç gün önce.Bunun nedeni evren sadece.Bana olması gerekeni sundu belki de.Şikayetçi miyim diye sorarsanız sanırım bu konuda değilim.Onun haberi olmadan yaşadığım bu duyguları onun haberi olmadan başkası için besleyeceğim bir gün.Ne tuhaf ama mükemmelliğini için de getiren bir tuhaflık değil mi sizce de ? 
O kişi de çevrem için merak konusu haline gelicek bir süre sonra.Bense bunun cevabını kimseye söylemeyeceğim.Merakta güzel bir duygudur bence :)
Gelecekteki beni heyecanlandıracak kişiye de şimdiden teşekkür etmeliyim sanırım.Çünkü onun mimiklerini çok sevmiş olmalıyım.Ses tonunu sevmiş olmalıyım.Sıcaklığını hissetmiş olmalıyım.Heyecandan şaşırmış olmalıyım ki hayatımda olmalı.Bunları bana yaşattığı için teşekkür etmeliyim şimdiden ona.Geç gelmezse o kişi en mükemmel olan kısım da o olur sanırım.

Herşey için teşekkür etmek istiyorum bugün aslında.Evrenin yaptıklarına rağmen herşey için teşekkür etmek.Bugün sabah uyanamadığım için işe geç kalmışda olsam , bilgisayarımın hala olmamasından dolayıyaprak olmaya devam da etsem teşekkür ederim selametle kalın ellerinizden de öperi... Aaa o kadar da değil ama :D

5 Ocak 2012 Perşembe

...

İnsanların en çok dayanışma gösterdiği yerlerden biri belki de minübüs , otobüs , metrobüs veya metrodur .O sabah trafiğinde inanılmaz bir kargaşa içinde iç içe dayanışma halindesiniz.Evet evet arada insanların dayaması da mevcut tabi.Ama bunlar içinde yeni yöntemler geliştiriyorsunuz kendinizce.Mesela itmek gibi , yer değiştirmek gibi.Ya da en mükemmeli bakışlarınızla dövebilirsiniz.En son çare bağırmaktır zaten.

Tabi şimdi o yoğunlukta binme diyedebilirsiniz kendinizce.Ama işe , okula yetişme çabasından dolayı bunu yapmak zorundasınız.O olmasa arkadaki arkadaki derken aaa bir bakmışsınız geç kalmışsınız bile.Maalesef ki İstanbul trafiğinden yoğunluğundan bahsediyoruz.Ve çözüm yöntemlerini geniş tutmaya çalışıyoruz.Ne kadar yapabilirsiniz bunu bilmiyorum.

İşe başladığımdan beri trafik falan derken hep dakika farklarıyla işe geç kalıyorum.Fakat bugün tam 5 dakika erken geldim.Ve tabuları yıktığımı düşünüyorum.Ama hangi tabular.Her gün baştan başlayan tabular.Yarında geç kalmama ümidiyle yanıp tutuşuyorum.Tamam geç kalınca sorun olmuyor bir kaç dakikadan ama iş yerimizde parmak okutma sistemi var.Ve ben her sabah insanların benim parmak okutma sistemimle irkilmelerinden hoşlanmıyorum.Herkes oturmuş işinin başına ama ben hala koşturmaca yapıyorum.Yeni bir iş yeri için yeni birinin yapacağı kusurlu hareketlerden biri de budur bence.

Tabi günün en güzel kısmı hala bilgisayarımın olmaması ve beni yine farklı bir yere oturtmaları.Orada ki insanların saçma konuşmaları.Pardon konuşmayı benim rahatsız olduğumu anlamamdan dolayı kesmeleri.Ondan dolayı lise yıllarına dönüp yazarak konuşmaya başlamaları.Komik ve trajik geldi bana.Bir şey yemiyorum diye azarlandım birde.Yeni iş yerimin mükemmelliklerini yaşıyorum şu an.Nasıl ama güzel dimi :) Kendi ofisimin ne kadar güzel olduğunu görmeme yardımcı oldu güzel o yüzden.

Evet hala bilgisayarım yok , kendi masamda değilim , ofisimde değilim ve oradan oraya savrulmuş yaprak gibi yalnız terk edilmiş ve ne yaptığını bilmez hissediyorum kendimi.İşimi zamanında ve doğru yapmak dışında hiç bir şeye odaklanmamaya çalışıyorum şu an.Başaracağım bunu da :)

İş yerimden savrulmuş yaprak gibi merhaba..

4 Ocak 2012 Çarşamba

olamaz mı ?

İnsanların sizin ne hissettiğinizi anlamasını beklemek kesinlikle hatadır.Sizinle aynı şeyleri yaşamamış olmaları , ne hissettiğinizi anlamalarına başta engeldir.Ama sizi anlamaya çalışmaları sizinle beraber bu duyguya bürünme çabaları beklentilerinizin de üstünde olabilir.
Beklentiler demişken beklentileriniz her zaman olumlu yöndedir.Ama bunu bazen aşan durumlarla da karşılaşmama söz konusu değildir.Beklentilerin ne istediğini gerçekten biliyor olmakla da alakası var mıdır acaba ?...
Beklentileriniz hayatınızın şeklini ortaya koyar birazda.Mesela bir beklentinizi düşünün ve bunun gerçekleştiğini varsayın.Bundan sonrası mutluluk mu yoksa boşluk mu ifade eder sizin için.Eğer mutluluksa boşuna bir beklenti değildir bu.Ama eğer ki kendinizi başka beklentilere sürüklemek ister gibi boşluktaysanız bu bir boşuna beklenti olabilir.
Hayatta istediğimiz herşey maalesefki gerçeğe dönüşmüyor.Bunlar için beklentilerimiz oluyor zaten.Gerçeğe dönüşme aşaması gerçekleşince de beklentileriniz karşılanmış ve mutlu olmuş oluyorsunuz.
Ne zor şey gibi geldi şu an beklentilerim benim için.Ama vazgeçmeyi düşünmediğim bir çok şey var bu beklentilerimin içinde.Hayatımın tam ortasında belki de...
Bir yerde şu yazıyı okumuştum ;
Hayat istediğinizi vermeme konusunda oldukça inatçı.Ama sizin inat etmeniz durumunda karşı koyması zor olabiliyor bazen...
Bu mümkünlüğünü kanıtlamışdır belki de olamaz mı :)

3 Ocak 2012 Salı

Vurgun Yedim

Başlığa çok aldırmayın ama şu an dilimde bir şarkı var dünden beri onu söylüyorum. MFÖ'den Vurgun Yedim...Tabi bu şarkının sözlerini biraz değiştirerek söylemeye başladım.Benim sözlerim tam beni anlattı.
Sürgün yedim bu ofisten sürgün yedim...
Evet iki gündür ofiste bilgisayarımın ilk günden bu yana bozuk olması sonucu boş bulduğumuz her bilgisayara geçmemden dolayı böyle değiştirdim.Güzel de oldu bence.
Buna şans mı denir kader mi bilmem ama iki gündür kendi masam hariç her bilgisayar başına geçtim.Her geçtiğimde de sorun yaşamanın güzelliği de cabası bunun.Evet gerçekten çok şanslı olduğumu kanıtlamış oldum :) Evrene kötü mesajlar sinyaller yollamak istemiyorum fakat bu durumda siz olsanız ne yapardınız ?
Çok şanslı olduğunu daha nasıl kanıtlayabilirim der gibi evrenin bana sunduğu başka bir çok mesaj daha var.Mesela en son ki Ankara yolculuğum da yeni birisiyle tanıştım.Ama yine Ankara...Kapılarımı orası için ne kadar kapatmaya çalışsam da karşıma çıkma konusunda türlü oyunları var.Amerika'nın oyunları bun.. Pardon :D Bana evrenin oyunları bunlar.Ankara'yı bile bile hayatıma sokmaya çalışıyor.Ama bu sefer direniyorum.Kendi kendime sınır koymayı tercih ettim.Ben o sabah trafiğin de sıkış sıkış bindiğimiz otobüs , minübüs , metrobüs veya metro da bulmayı palnlıyorum.Sosyal çevrem şimdilik bu kadarla sınırlı kalıyor da :)
Ofis aşklarına gelince sıra o kısım bizde yok zaten.İstenilen bir durum değil benim içinde.
Zaten düşününce de evren bana o konuda da şanslı davranmadı pek.Hep olmayacak insanları çıkardı karşıma.
Düşündüm de içimde beni heyecanlandıracak hiç kimse kalmamış.Platonik yaşayamayacak kadar gerçekçi olduğumu da fark ettim. bu konuya da üzüldüğümü sanmıyorum.Malum şansızım ya bir de :)
Çok olumsuz olduğumu düşünmeyin.Aslında umutluyum her güzel şey için.Sadece evrenin bana yaptığı bir kaç ... dan bahsettim sadece.( Boşlukları siz doldurun bu konumda bence :) )

2 Ocak 2012 Pazartesi

2012'nin İlk Yazısı

Ve buda 2012'nin ilk yazısı.En son yazımın başlığından esinlenmiş oldum biraz.2012'nin ilk iş gününden merhaba.Merhaba kısaca her yeni gelene.
Yeni gelen dedim de aklıma direk Star'ın yeni logosu geldi.Gözümüze sokar gibi bir hali var logoyu.Yeni bir yayın grubunun almasıyla yani yine yeni yeniden el değiştirmesiyle bünyesini de logosunu da değiştirdi.İyi mi oldu derseniz bence olmadı.Sevmedim yeni logoyu.Eski havası kalmamış gibi geldi.Tabi birde eski havasını sevmeyen bir insan olarak iticilik kısımlarını zorladı gibi geliyor bana.Star'ı oldum olası sevmezdim zaten.Babasını ... Pardon Kemal Sunal'ın filmine gitti bir an aklım.O kadar sevmem işte.
Ama şimdi büyük yatırımlar sonucu diğer kanalların bir çok dizisini bünyesine katarak yatırım yapmış oldu.Gerçekten de yaptı.Muhteşem Yüzyıl'ın izleyicilerini düşünürsek gerçekten büyük bir yatırım oldu.Tabi Muhteşem Yüzyıl'ın ekibine Mehmet Günsür'de dahil edilince baya baya güzel oldu.
Daha bir çok dizi var yeni Star'da.Benim ilgimi çeken sadece 1 Kadın 1 Erkek oldu.Buna gerçekten sevinen kitleler arasında bende yer aldım.İşin hakkını veren iki oyuncu olunca Star'a da katlanabilirim sanırım.Neyse zamanla onlardanda soğuma sebebim haline gelebilirler.
Bir de şöyle bir durum var.Dün akşam Star'daki filme takılıp bitene kadar izlemek.Bu yüzden bu kadar bilgi sahibiyimdir belki de.
Film dedim de dün akşamki film 2012'ydi.Hani şu mayaların takviminden esinlenerek yapılmış film.Geç izlememe rağmen sevdim filmi.Görsel efektleri sevdim.Gerçekliğe yakındı.Ama kurtuluş planına gelince o kısımda takıldım.Teknolojinin sınırlarını filmde bu kadar çok kullanmalarınada takıldım.Tüm o kargaşalara rağmen uydu sistemlerinin bozulmaması da en güzeliydi zaten.Türkiye olarak biz yoktuk her zamanki gibi.İnsanlar teknolojinin sınırlarını mükemmel kullanırken bizimkiler de Dünyayı Kurtaran Adam'ın Oğlu diye film çeksinler.Aradaki farkları saymıyorum siz düşünün artık.Filmi önerme kısmına gelince de kendi fikrinizi edinmeniz açısından izlemelisiniz.Mayaların kuramına göre 12.12.12 de ölüyoruz.Salı gününe geliyor.En iyisi işe gitmemek olur o zaman :)

Neyse işte asıl olan benim dün şikayet ettiğim Star'ı izlemiş olmam.Kendimle çelişki yaşadım sanırım.Ama şu an yazı yazma sebebimde o.Bu avantajıda var yani :)
Yeni yılın ilk blog yazısında iş yerinden seslendim yine.Pazartesi sendromu var çoğu insan da ama ben iyiyim şimdilik.Ama sadece şimdilik.... :)